YAŞAMA DAİR HERŞEY

Sunday, November 25, 2007

Kısa Kısa...

Bildiğiniz üzere palyancom planladığımız tarihten daha önce gitmek zorunda kaldı Türkiye'ye :( Allah'tan Babası gayet iyi. Allah'a şükürler olsun. Arda arda gelince kötü haberler insan daha bir kötü oluyor...

Palyancom buradayken -gene bildiğiniz üzere- habire uyuyordu ve bende evede tek başıma kalacağım zamanların antremanlarını yapıyordum. bkz: Yalnızım Dostlarım Yalnızım Yalnız Fakat palyancom yokken şunu farkettim ki o uyusa bile evdeki varlığı bambaşkaymış. Şimidiler de akşamları televizyondan gelen sesler evdeki sessizliği bozuyor :( Ne yapalım artık biraz daha sabır göstereceğiz. Zaten buradaki sağlık koşulları çok daha iyi olsaydı, hiç göndermezdim O'nu Türkiye'ye!

Bir akşam bizim yeni diktatörün evine gittik. Kişi başı 1,5 kilo şarap içtik :) Ama öyle 3-4 saatte değil. Su bardağı ile (şarap bardağımız yoktu:)) her bardağı fondip yaptık :) O an birşey olmadı ama ertesi gün gösterdi şarap gücünü :):)

Bundan bir hafta sonra buradaki teknik müdür evine davet etti bizi. Eğer bir Gürcü sizi evine davet ediyorsa bu demektir ki o gün içeceksiniz :) Başka şansınız yok. Çünkü şaraplarını ve çaça dedikleri içkilerinin evde kendileri hazırlıyor ve misafir geldiği zaman yedirmeyi içirmeyi çok seviyorlar. 1 hafta aradan sonra gene 1 kilodan fazla şarap içtik :) Zaten burada yaşarken alkolik olmadan Türkiye'ye dönmek en büyük başarım olacak :):)

Geçen hatfa bizim büyük patron buradaydı. Gelmesi gayet iyi oldu. Burada ne olup bittiğini kendi gözleriyle görmesi bizler için çok olumlu bir durum :) Patronun geldiği günün akşamı Abdullah Gül'de geldi Tiflis'e. Hem iki ğlke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi hem de Bakü - Tiflis - Kars demiryolu projesini hayata geçirdiler. Gelişinde mümkün olmadı ama gidişinde cumhurbaşkanıyla tokalaştık :)
posted by ANDY at 1:55:00 PM 19 comments

Thursday, November 15, 2007

Başlık siz...

Yazıma koyacak bir başlık bulamadım. Artık yorumlarken kendiniz bir başlık bulursunuz. Böylece uzun zaman sonra gene interaktif bir yazım olur :)

Palyancom herşeyi gayet güzel ve net anlatmış. Üstüste geldi herşey. Ramazan bayramından beri arka arkaya gelen kötü haberler ve uzakta olduğum için amca olmanın dayanılmaz mutluluğunu bile yaşayamadım.

Hayat ne kadar garip değil mi? Biz birşeylere ulaşmak için çaba sarfediyoruz, uğraşıyoruz, yoruluyoruz. Peki sonunda ne var? Dünyevi duygulara bu kadar kapılmak sıkıyor ve rahatsız ediyor beni ancak yapabilecek başka birşey var mı? Herşeyi bırakmak bu kadar kolay değil. Gelişen teknoloji bizi aslında bu durumlara getirmedi mi? Hayatımız kolaylaşırken bir o kadar da karmakarışık olmadı mı?

Etrafıma bakıyorum. Benim kazandığımın 10'da hatta 20'de biri maaşla geçinmeye çalışan insanlar var. Aynı zamanda benim kazancımı birgünde harcayabilenler de...Herşeye rağmen kendimi çok şanslı hissediyorum. Allahıma hep şükür ediyorum. Yani bu durumda olmayıp çok daha fakir bir ailenin çoçuğu olarak da doğabilirdim. Sokakta yatıp, çöpten yemek topluyor da olabilirdim. Takdir-i ilahi tabiki. Ancak insan bu dağılıma şaşırıyor bazen. "Ben şanslıyım ama diğerlerinin suçu ne? " diyesim geliyor ama işte bu noktada ortaya bu dünyanın yalan olduğu asıl gerçek yaşamın burada yaşayacağımız ama 50 ama 80 yıldan sonra başlayacağını düşünüp cevabımı kendim veriyorum. Aslında şimdi yağmur damlası bu konuda güzel yazılar yazardı ama o da mola vermiş :)

İşler yoğun gene. Zamanım olmuyor yazmaya ya da takip ettiklerimi okumaya. Arada bir bakabiliyorum ve görüyorum ki herkes bir koşturmaca içinde. Kimsenin yazmaya zamanı yok. Biz koşturmacaya devam ederken zaman hiç ara vermiyor. Ve yaşam aynı şekilde devam ediyor bir üzmeye bir sevindirmeye. Genç yaşta tanıştığım acı olaylar beni sanırım biraz daha güçlü kıldı bu acılar karşısında daha dik daha sakin durmamı sağladı.

Oysa şimdi sevdiklerimle beraber güneyde bir sahil kasabasında denize nazır bir evde oturup, sakin bir yaşam sürmek ne güzel olurdu...
posted by ANDY at 9:28:00 AM 10 comments

Monday, November 05, 2007

Yeliz - Koray Ege

Bugun bir baktım nerdeyse bir ay olmuş yazmayalı ve blogdaşlarımı okumayalı. Aslında yazamadım ve okuyamadım demek daha doğru olur. İşler anlamadığım bir şekilde yoğunlaştı ve akşam nasıl oldu anlayamadım bile bu süre zarfında. Sonunda bu sabah biraz zaman bulabildim de okuyamadıklarımı okudum en azından :)

Yeliz: Kendisini sadece 1 defa düğünümüzde gördüm. İlk bakışta bana eski Türk filmlerinin güzel aktristlerini hatırlattı. Sanki onlardan biriyle konuşuyor gibi hissettim o an kendimi. Palyancom'un ilkokul arkadaşıydı. Adını çok duymuş ama bir türlü tanışma fırsatım olmamıştı. Evlerine gitmiştik bir defasında ama O evde yoktu. Geleceğimizi bilmediği için evde değildi. Üzülmüş çok sevdiği arkadaşı Palyanco'yu göremediği için. Gencecik, başarılı ve neşe dolu bir insan. Boğaziçi Universitesinde okurken yakalandığı amansız bir hastalık O'nu aramızdan erken alıp götürdü. Annem verdi haberi. Palyancomu arayıpta söyleyememiş. Üzülmesine dayanamayacağı için, hem de hamile olduğu için. Bu acı haberi vermek maalesef bana düştü. Yavaşça söyledim kendisine. Hafifçe döküldü göz yaşları canım karıcığımın. Elimle yanağındaki yaşları silerken en son annemi kaybettiğim zaman söylediğim sözler döküldü ağzımdan "En azından acılarından kurtuldu" :( Ailesi bile bunu teselli olrak görüyordu, çünkü son zamanlarında acıları dayanılmaz bir hal almış. İnsanın yavrusu orada acı çekerek yatarken birşey yapamaması ne kadar kötü bir durumdur! Ben buna benzeri annemde yaşamıştım.

Hayat denen yoldan ne zaman ayrılacağımız hiç belli değil! Büyükler vefat ettiği zaman daha metanetle karşılıyabilirken genç insanları kaybedince daha içimiz burkuluyor.

Koray Ege: Yeliz'in haberini ancak akşam eve giderken arabada söyleyebilmiştim eşime. Yol boyu için için ağladı aşkım. Ben göz yaşlarını sildim ve teselli etmeye çalıştım. Kırmızı ışıkta durmuştuk ki telefonum çaldı. Arayan abimdi. "Amca nasılsın?" dedi :) Şok olmuştum. Eşi hamileydi ama doğuma daha 2 hafta vardı. Kontrola gitmişler doktora, meğer Cikcik'in suyu bitmiş (bu nasıl oluyor bilmiyorum) hemen sezeryanla almışlar KORAY EGE'yi. Biranda yüzümüzde tebessüm ve mutluluk ifadesi yer aldı. biraz önce erkenden göçen bir arkadaşımıza üzülürken, şimdi hayata gözlerini açan yeğenimize seviniyorduk. Hayatımda ilk defa Yeğenim oldu :) Kuzen sürüsüne bereket ama yeğen ilk :) Hoşgeldin Koray Ege aramıza :) Sen biraz bekle ben geleceğim Kurban Bayramında inşallah yanına. Şöyle doya doya öper içime çekerim kokunu :)

posted by ANDY at 9:51:00 AM 15 comments