YAŞAMA DAİR HERŞEY

Thursday, November 09, 2006

Er Frans

Yukarıdaki resim hangi tarihte çekilmiş bilmiyorum ama bize dilimiz konusunda çok önemli bir mesaj veriyor. Atatürk'ün dilimize verdiği önemin bir belgesi olarak heryerde sergilenmeli bence. Bilmeyenler için söyliyeyim; Er Frans, Air France'in Fransizca okunuşu. Resimdeki tabelada orjinal yazılışı yanında Türkçesi için Fransızca telafuzu yazılmış. İnsalar rahat okusunlar diye...

Bugün televizyonlarda, radyolarda bile artık yabancı (özellikle İngilizce) kelimeler artarak kullanılmaktayken Ata'mız yıllar önce Türkçemiz bozulmasın diye neler yapmış!!! Fakat nedense her konuda olduğu gibi dil konusunda da batı özentimiz had safhada artarak devam ediyor. Çok meraklıyız canım konuşurken arada yabancı bir terim kullanmaya!

Adamlar Kurtuluş Savaşı sonunda bizi savaşarak yenemeyeceklerini anlayınca açık açık ifade etmişler Türkiye'yi ekonomik savaşla yeneceklerini!!! Ama gerek bizim basiretsiz yöneticilerimiz gerekse batı hayranı insanlarımız bunu görmemezlikten gelip onların ekmeğine yağ sümüşüz ve sürmeye de devam ediyoruz.

O özendiğimiz ülkeler kendi dilleri ile konuşmak için nasıl çaba sarfediyorlar! Almanların çoğu çok iyi ingilizce bilmelerine rağmen önde kendi lisanları ile konuşmak istiyorlar. Turizm pazarımızda bu yüzden çok sayıda almanca bilen çalışan var. Keza Fransızlar da öyle. İngilizce bilseler de konuşmazlar. Ama biz kendi dilimiz yerine onların dilinden kelimeler kullanmaya bayılıyoruz. Sonra da ortaya çıkıp ülkemizi seviyoruz, milliyetçiyiz diye atıp tutuyoruz. Daha milliyetçiliğin ne olduğunu bilmiyoruz!!!

Şöyle bir etrafınıza bakın. Hemen yanı başınızda yabancı ismi olan dükkanlar göreceksiniz. Bazı yabancı kelimeler günlük yaşantımızın bir parçası olmuş. Adamlar hayatımızın her alanına girmiş ve bizi kendilerine bağımlı hale getirmişler. Biz ise hala onların birliğine girmek için can atıyoruz. Bizimle alay eder gibi habire bahane üretip önümüze sunuyorlar. Biz ise hala umutla birliğe alınacağımız günü sayıklıyoruz.

Konuyu biraz başka bir boyuta taşıyacağım. Bizim bu kadar yabancı bağımlısı olmamızda ülke insanımızın suçu çok büyük. Çünkü yurt dışına satılan bir mal ile ülke içine satılan malın kalitesi birbirini daha yeni yeni tutuyor ki hala bu konuda dışarıya mal satarken (batıdan söz ediyorum) en yüksek standartta mal üretiyoruz. Bizi yıllarca salak yerine koyup kötü malları kakalamay çalışanlar yüzünden , bizden malı alıp gene bize satan ülkelerin mallarını kullanmak durumunda kaldık. İşin daha düşüncürü tarafı ise bizi kazıklayan yurdum insanının baş tacı edilmesi.

Konu çok dağıldı biliyorum ama başka bir ilginç olayı da aktarmak istiyorum. Batıya mal üretirken son derece hassas olan yurdum iş adamları doğuya aynı hassasiyeti hiç göstermemiş, aksine bozuk, kırık malları kakalamışlar hep. Gürcistan da bile daha yeni yeni Türk mallarına güven duyulmaya başlandı. Zamanında Türk mallarında çok çektikleri için bugün Almanya nerdeyse tüm Gürcistan pazarına hakim ülke konumunda. Zamanında paraya para demeyen kapalı çarşı ve laleli esnafı bugün ağlıyorsa sırf kısa yoldan para kazanmak isteyen adamların doğu bloğu ülkeleri kazıklamasındandır. Bugün o adamlarda kan ağlıyorlar ama iş işten geçti.

Yapılan bir araştırmaya göre kişi memnuniyetini 2 kişiye söylerken, memnuniyetsizliğini 9 kişiye anlatırmış. Varın siz anlayın bu güvensizliği yok etmek için ne kadar çalışmamız gerektiğini.

Önce milli değerlerimize sahip çıkmalıyız. Bayrak, dil, örf- adetler ve tarihimiz...Geçmişle övünürken bugün geçmişin gölgesinde kalıyoruz.

Eğer kendimizi kendi dilimizle ifade edecek durumda değilsek yazık halimize..!
posted by ANDY at 12:21:00 PM

1 Comments:

her defasında ne kadar da güzel anlatmışsın diyorum ben sevgili kocama da, şuraya bir kanıt bırakmıyorum ;)

seninle gurur duyuyorum bitanem!

11/09/2006 02:57:00 PM  

Post a Comment

<< Home