YAŞAMA DAİR HERŞEY

Wednesday, December 27, 2006

Yaramaz ben :)

Gecenlerde, eskileri dusunurken Etiler'de oturdugumuz ev geldi aklıma. Belediye sitesindeydi. Simdiki Akmerkez'in tam karsısındaydı. O zamanlar (sene 1980'ler) memur kısmı da oturabiliyordu o tarafta :) Akmerkez'in oldugu yerde amatör maçların yapıldığı toprak bir saha vardı. Etiler Lisesi'nin önü de bugünkü gibi kapalı değildi. Motorsiklet, bisiklet kiralayan birisi vardı tam okul önündeki boşlukta. Pazar günleri amatör lig maçları oynanacağı için abimle bir gece önceden buzluğa su dolu bidonları koyar maç günü futbolculara satardık. Fakat maç esnasında su içen oyuncuyu maçtan sonra bulmak zor olduğu için (adamlar sanırım topa kafa vurmaktan hafıza kaybına uğrayıp unuturlardı su içtiklerini) pek kazanamazdım ama sonucta su çeşmeden olduğu için herhangi bir yatırım bedeli de yoktu :))

Apartmanın önü ve sitenin olduğu alan ve yollar cok geniş oldugu için bize oldukça geniş oyun alanı vardı. Herkesin, özellikle günümüz çocuklarının bulmadığı oyun alanı imkanlarımız vardı :) Fakat daha önemli olan abimle evde kendimize yarattığımız oyun alanı ve olanaklarıydı ;) Sanırım her erkek adı tüf tüf olan ve külah seklinde kıvrılmış kagıtların ince borulardan üflenerek atılması oyununu oynamıştır :) Zaman içinde iki boruyu kibrit kutuları ile birbirine bağlayarak arka arkaya atış imkanı sağlamak, borunun altına daha kısa bir boru ekleyerek mermileri (ufak küllahları) istifleme gibi yaratıcılıklarda sergilerdik :)) Abimle bu oyunu evde tüm ışıkları kapatarak birer el feneri ile oynardık. Tabi ebe olan, saklananı ararken ışığını yakmak zorunda oldugu için, kek gibi avlanırdı :) Bir defasında abimi tam şakağından vurmuştum :)

Küçük olduğumuz için erken yatmak gibi zorunluluklar vardı haftaiçi. Özellikle avrupa kupası maçları zamanı yatmak zorunda kalınca yada sevdigim bir film olunca; salonun şekli itibariyle ve odamızdan salona girerken solda duran koltuk sayesinde televizyon izlerdim. Bu koltuğun arkasına saklanır uykum gelene kadar izlerdim televizyon :) Sonrasında sabah uyanmak zor gelirdi, o ayrı :)

Televizyon deyince aklıma geldi. Siyah-beyaz izlerdik tüm programları. Bizim televizyon önünde yeşil renkte şeffaf bir plastik vardı ki televizyona renk katsın :)) Hangi akıllı yapmışsa artık :)) Birde regulator vardı. O olmadan televizyon çalışmazdı :)

Gene evdeki oyunlara dönelim. Annemin mandalları ile kendime yollar yapar arabalarımla oynardım. Neden oldugunu hatırlamıyorum ama arabaların benzini bitermiş gibi yapar, zar zor vardırırdım arabalar benzin istasyonuna :) Sanırım benzin sıkıntısı benim oyunumu da ektilemişti :)

Birde yemek masası altına saklanıp, annem sofrayı kurarken eteklerine mandal takmamız var :)
Ondan da öte abimle yaptığımız yaramızlıklar sonrası üzülen annemizin gönlünü almak için imzalayıp annemize verdiğimiz "yaramazlık yapamama" anlaşmalarımız var :) Abimle anlaşma yapardık; bir daha annemizi üzmeyeceğimize dair ve imzalardık. Fakat anlaşmalara uyduğumuz söylenemez :) Hala abimde bir örneği duruyor. Onu da ileride buraya ekleyeceğim ;)
posted by ANDY at 2:09:00 PM

2 Comments:

evet o tüftüf denen şeyi biliyorum galiba. cadının docası( ya ben ona bir isim bulana kadar böyle diyeceğim, o kişi benim tombiş abim)onunla çook canımı yaktı benim.çocukluğunuz çook güzel geçmiş belkide 2 erkek kardeşsiniz diye. abim genelde tüm izlediği cüneyt arkın filimlerinin en can alıcı sahnelerini üstümde denedi. o zamanlar manevralar yapabilecek kadar inceydi:))

1/03/2007 01:24:00 AM  

Tahmin edebiliyorum abinin neler yapabildigini, cunku kardes olarak bende cok magdur oldum :) Dur ben yeni yazımda abimin bana yaptıklarını yazayım :)))

1/03/2007 08:34:00 AM  

Post a Comment

<< Home