YAŞAMA DAİR HERŞEY

Sunday, July 29, 2007

Çok Başlıklı :)

Bir buçuk haftadır yazamıyordum. Aslında Yumurcak'ın altı ayda bir yazması yanında hiçbirşey ama Fikriminicegülü veYağmur Damlası ile kıyaslarsak uzun bir zaman dilimi oluyor :) Yumurcak'a gönderme yapıldıktan sonra (bu arada bu zaman diliminde blogdaşlarımı okumadım, ya yumurcak yazdıysa! kontrol ettim 25 temmuzda yazmıs :) Hain Yumurcak :):) ama gene yorum bırakamıyoruz) yazımıza devam edebilirim :):)

TİFLİS - BATUM - İSTANBUL -BATUM -TİFLİS

Geçen hafta önce Batum'a oradan da Istanbul'a geçtik. Malumunuz hem Palyancom'un hem de Zuzu'nun kontrolleri vardı. Perşembe akşamı güzelim yurdumda ve harika şehir Istanbul'daydık. Ancak bu sefer, yazın başka bir yerde olduğumuza sevindik :( Istanbul aşırı sıcaktı. Buna birde nem eklenince bu şehirde yaşayan insanların çektiği zorluğu bir kez daha anladım ve herkese sabır ve kolaylık diledim. Bu arada pazar gunu bizde vatandaşlık görevimizi yerine getirerek oyumuzu kullandık.

Her Istanbul 'a gelişimizde alışveriş yapmaktan bıkmıştık. Bu gidişimizde ise daha çok gezdik :) Kuzen Alki bizi Arnavutköy'de balıkçıya götürdü. Kuzen Özlü yeni evine yemeğe aldı. Pazar günüde oy kullandıktan sonra abim ve eşi cuma ile mangal yapmaya gittik. Sonuçta gene dolu dolu bir haftasonu geçirdik Istanbulumuzda :) Maalesef Doca ve Cadı ile görüşmedik :( Aslında onlarla buluşmak için program hazırdı ama olmadı işte :( Salı sabah erkenden önce Batum'a ve aynı gun Tiflis'e geldik tilki misali :) Burada hava çok sıcak değil. Sıcak olmasına rağmen Türkiye'nin belli kısımlarının hasret kaldığı yağmur iki günde bir yağıyor. Nem olmadığı için de daha rahat oluyor. Fakat aldığımız haberlere göre Ağustos çok sıcak geçecekmiş. Artık 1 ay katlanacağız ;)

SU İLE YAKLAŞMA

Pazar sabahı daha kahvaltı yapmadan önce abim ve ben oyumuz kullandık, eve gelip hep birlikte kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıda Cuma'nın ablası ve eniştesi ile oğulları Rezil Adam da vardı. Ona Rezil Adam diyorum çünkü aynen oyle :) Rezil deyince aklınıza abuk sabuk şeyler gelmesin. Kendisi çok politiktir. Bir dedesi fenerli, diğeri galatasaraylı. Hangisinin yanındaysa onun takımını tutuyor, ikisi bir araya gelince Beşiktaşlı oluyordu :) Artık Türk milli takımını tuttuğunu söylüyor. Bu kadar üç kağıtçı yani :)

Gelelim su ile yaklaşma konusuna :) Biz oyumuzu kullandıktan sonra eşlerimizin oy kullanması için kayınvalidelerin evlerine gidildi. Palyanco ile Cuma kuzen olduğu gibi aileleri aynı sokakta oturuyorlar :) Bizimkiler oy kullanmaya gidince ben de Tea Adoru gezmeye çıkartayım dedim. O sıcakta dışarı çıktık. Deliliğe bakar mısınız? Te Adore her canlıya sıcak yaklaşma iç güdüsünde olan bir köpek. Sanırım bu dunyada hiçbir varlığa zarar vermeyecek nadir hayvanlardandır. Bu yuzden kedilerden bile dayak yer :) Birde çok meraklı. Herşeyi koklar, inceler. Bu defa bu incelemesi bana zarar verdi :) Arabaların altını koklarken birde bir sokak kedisi buna tısladı ve birden saldırmaya başladı. Ben Te Adore'u çekmeye çalışıyordum -ki bu arada tea dore'da hiçbirşey yapmıyordu- kedi tea dore'un yuzune saldırdı ve burnunu kanattı. Bunu görünce yavrusu koruma iç güdüsü ile kedinin karnına tekmeyi yapıştırdım. Yoksa saldırmaya devam edecekti. O an farketmedim ama sonradan tekme attığım ayağımda bir yanma hissettim. Kediye tekme attığımda kedi beni tırmalamış :) Hemen hastaneye gittik. Kuduz aşısı olmaya. nce tetonoz sonra da kuduz aşısı oldum. Toplam 5 tane aşı olmam gerekli. İki tanesini oldum. Geri kaldı 3 tane daha :( İlk doktora giderken karnımda iğne olacağım diye stress olmuştum ama koldan olunca rahatladım. İğneden korkmuyorum ama derime birşeyin girmesi hoşuma gitmiyor. Bu nedenle aşı olurken asla aşıya bakmam :):)

Tekme attıktan sonra kedinin hamile olduğunu öğrendim :( Umarım yavrularına birşey olmamıştır. Bizimki bu kadar uysal olmasa daha iyi olurdu. Zaten ileride köpek alırsam bu sefer alman kurdu almaya karar verdim ;) Te Adore'e abilik yapar :):)

Te Adore her geçen gün daha da tatlı oluyor. Çok akıllı ve zeki. Biraz daha olgunlaşınca tam super olacak :)

O BİRRRRRRR

Oooooooooooo bir oğlakkkkkkkkkkk....

Oooooooooooo bir kış çocuğuuuuuuuuuuuu...

Oooooooooooo bir Andy - Palyanco ortak yapımııııııııııı..:)

Oooooooooooo birrrrrrrrrrrrrrrrr...

Oooooooooooo birrrrrrrrrrrrrrrrr EFEEEEEEEE :):):)

Oooooooooooo birrrr ERKEKKKKKKKKK!!!!! :):):):)

Evet 20 temmuz günü oğluşumuz bize cinsiyetini belli etti. Direkt açtı gösterdi :):) Allah'a şükür sağlığı yerinde ve herşey gayet güzel :) Boyu normalden yaklaşık 2 cm daha uzun :) Türkiye yeni bir NBA yıldızı yetiştiriyor :):)

İsmini netleştirdik sayılır ama şimdilik sadece EFE'yi yazıyoruz. Bir ismi daha olacak ama birkaç aday isim var. Netleşince onu da yazacağım :):)


ANNEYE SÖZ :)

Anne olanlar bilirler; çocuklar en çok onları üzerler ya da başka bir söylemle; çoçuklar annelerinin yanında daha rahat ve daha fazla yaramazlık yaparlar. Sonra da üzülen, yorulan anneden özür dilemeler, onu sevdiğini söylemeler vb...

Ben ve abimde pek çok yaramazlık yapardık. Babanın olmadığı Istanbul gibi bir şehirde iki erkek evlat yetiştiren canım annemiz daha bir yorgun olurdu. Aşağıda o zamanlar onu üzmemiz sonucu aldığımız kararları yazılı olarak sunduğumuz anlaşmalar yer almaktadır :) Hala saklıyoruz :):)



posted by ANDY at 2:01:00 PM 11 comments

Friday, July 20, 2007

Ebelere Saygı Lütfen :)

Sakın Fikriminincegülü'nü okumayın :) Yoksa sizde benim gibi EBE olursunuz. Ulan okuyupta EBE olduğum güden beri kulaklarım çınlıyor. Sanırım birileri devamlı EBE'leri sevgi ve saygı ile anıyor olsa gerek :) Ne isterlerki bizlerin dünyaya gelmesine yardımcı olmuş kişilerden :)

EBE'lik konusu fıkralar :) Hemen baştan ifade edeyim aşağıda yazacağım fıkraların çoğunluğu mustehcen olacaktır. Bu nedenle "vay terbiyesiz", "utanmaz" tarzı ifadeler kullanacaksanız ekranın sağ tarafında yer alan bloglara yönlenmenizi tavsiye ederim :)

Mesela palyancom'a ugrayın, en son balkon ziyaretçimiz ve yeni evimiz hakkında bilgiler mevcut ;)

Ebe olmak istiyorsanız Fikrimiincegülü'nü okuyun :) Mini ve Maxi'den son haberleri alırsınız :)

Evlenecek iseniz eşiniz olacak kişiyle ailenizi ilk tanıştırmada ne yapmanız gerektiğine dair sırlar istiyırsanız o zaman Ocean :)

Cadı'lar hakkında bilgi edinmek isterseniz Cadı. dipnot: Cadı ve Palyancom'da Gurcistan hakkında da bilgiler bulabilirsiniz ;)

Kendinizle barışık değilseniz size Mayonezi tavsiye ederim. Kendisi kendisyle en barışık insandır :)

Maalesef günümüzde öcü gibi gösterilmeye çalışılan ve git gide uzaklaştığımızı düşündüğüm harika dinimiz ile ilgili bilgiler için Yağmur Damlası. Ayrıca ödüllü yemeklerde var ;)

Zeyneb'in maceraları için Koyu Beyaz :) 15 aylık birisinin dünyasını keşfedin :)

Yok kardeşim ben bu kadar çok okuyamam derseniz site adı her ne kadar "gundebir" olsa bile kendisi ancak 6 ayda ya da yılda bir defa yazar :)

Bunlar dışında parkeolog, Bilun Şen, Nenoni de var ama kendileri kızmasın onların sayfalarına çok gidemiyorum :(

Evet gelelim EBE'lik konusu olan fıkralarımıza. Bende Temel ile başlıyayım. İlkini rahat rahat okuyabilirsiniz ;)

Temel , ingiliz alman ve fıransız vampir olmuşlar bir dağda mağrada yaşıyorlarmış Karınları acıkınca sırayla mağaradan çıkıp kanını emecekleri canlı ararlarmış. İlk olarak ingiliz çıkmış dışarı. Geldiginde agzı burnu kan içindeymiş Ne oldu demişler

Aşagıda bir ev var gördünüz mü ? Evet
onun yanında bir kulübe var gördünüz mü ? Evet
İşte oradaki köpeğin kanını emdim

Daha sonra Fıransız çıkmış oda ağzı burnu kan içinde geri gelmiş Ne oldu demişler
Aşagıda ev var gördünüz mü? evet
onun yanında kulübe var gördünüz mü? evet
onunyanında ahır var gördünüz mü? evet
işte oradaki hayvanların kanını emdim demiş

sıra bizim Temel'e gelmiş Temel biraz sonra Ağzı burnu düm düz gelmiş Ne oldu demişler aşagıda birev var gördünüz mü? evet
onun yanında kulübe var gördünüz mü? evet
onunyanında ahır var gördünüz mü? evet
onun yanında direk var gördünüz mü? evet
işte ben görmedim

Temelden devam edelim.

Temel evlenecek ama canı sıkkın. Arkadaşları :
"hayırdır temel neyin var? bu gece evleniyorsun mutlu olman lazın ama sen üzgünsüz" demişler.
Temel:
"sormayın ben nasıl yapacağımı bilmiyorum" deyince arkadaşalrı kahkahayı basıp bununla dalga geçmişler. Temel de canı sıkkın babasına gitmiş:
"Baba bir sorun var demiş" Babası:
"hayırdır olum boyle mutlu gunde ne sıkıntısı" deyince temel daha önce hiç yapmadığını söylemiş. Babası:
"ulan hiç mi gitmedin geneleve, insan bunu son gün mü söyler? daha önce söylesen seni goturur bir kadına herşeyi öğretirdik" demiş. Düşünmüşler taşınmışlar babası en sonunda:
"olum sen merak etme. gece senden önce odanıza girip gardroba saklanacağım sana oradan ne yapacağını söylerim" demiş
Gece olmuş, düğün dernek eğlence devam ederken temelin babası düğünün sonlarına doğru gizlice bunların odasına gidip dolaba saklanmış. Temel ve eşi gelmiş. Temel sessizce:
"baba geldik ne yapacağım"
"olum kızı soy"
temel kızı soymuş. "baba kızı soydum şimdi ne yapacağım?"
"sende soyun oğlum"
temelde soyunmuş. "baba bende soyundum şimdi ne yapacağım?"
"kızı yatağa yatır" temel kızı yatağa yatırmış " tamam baba yatırdım şimdi ne yapacağım"
"sende yanına yat"
temel tam kızın yanına yatarken ayağı kaymış kafasını karyolanın kenarına çarpmış ve "ahhh" diye bağırmış. Babası "kan geldi mi olum" demiş. Temel de "evet geldi" deyince babası "devam et olum" demiş. Temel başlamış kafasını karyolayaq vurmaya :)

Bu biraz mustehcen :)

Temel sahilde otururken birisi gelmiş
"birader biraz önce burada jet skici vardı gördün mü?" demiş
Temel "görmedim ama istersen ben yavaş yavaş yaparım" demiş :):):)
posted by ANDY at 10:35:00 AM 12 comments

Friday, July 13, 2007

Yenilik...

Uzun zamandır Türkiye'den blogumun doğru düzgün görünmediği, bloguma girilemediği, ve yorum yazılamadığı tarzı şikayetler alıyordum. Sonunda blog şablonumu değiştirme kararı aldım :(

Üzülüyorum çünkü eski blog şablonumu uzun arayışlar sonucu bulmuş ve çok sevmiştim. Çok sevdiğim deniz temali bir şablondu. Şimdilik bununla idare edeceğiz. Belki ileride daha güzel bir şablon bulursam değiştiririm :)

Yenilik her zaman için iyidir ancak eskiyi unutmamak lazım değil mi? ;)

NOT: Bu yazıyı yazdıktan birgün sonra araştırmacı ruhum ortaya çıkarak görmüş olduğunuz template'i bulmamı sağladı. Hepinizin nedzinde kendisine teşekkür ederim :)
posted by ANDY at 3:53:00 PM 20 comments

Thursday, July 12, 2007

Keskin Sirke Küpüne Zarar...

Atalarımızdan bize kalmış tüm özlü sözler ve deyimler, yaşanıp, denenip, test edilmiş ve bugun bizlere yanlış yapmayalım diye gelmiş. Ancak gelin görün ki; bazen o sözlerin ne kadar doğru olduğunu bilmenize rağmen uygulayamıyorsunuz :(

Kendimi eskiden beri hep eleştiren, başına kötü birşey geldiğinde bunu hep yaptığı yanlışlara bağlayan birisi oldum. En kötü huyum ise aniden sinirlenmem ve bu sinir sonucu etrafımdakileri kırmam ya da kendi kendime zarar vermemdir. Zarar derken kendime abuk sabuk şeyler yapmıyorum! Etrafımdakileri üzünce haliyle bende üzlüyorum ve kendi kendime kızıyorum. Bunun gibi birşey.

Küçükken fazlaca kinci ve intikamcıydım. Bana sevmediğim birşey yapılınca karşımdakine daha fazlasını yapmak için uğraşırdım. Ancak zamanla bu huyum yüzünden çok sevimsizleştiğimi ve insanların benden uzaklaştığını gördüm. O zamandan beri sevmediğim birşey yapılınca karşımdakine hatırlatmakla yetiniyorum. Evet gene unutmuyorum ama intikam almak çabası içinde de değilim. Sadece o kişi ayı duruma düşünce hatırlatma yapıyorum hepsi o kadar :)

Sinir olayına gelince. Maalesef bu konuda aşama kaydetmiş olduğumu düşünen ben sanırım daha fazla hatta çok daha fazla çaba sarfetmem gerektiğini anladım.Olayın ne olduğunu yazmayacağım, sadece haklı durumda iken sinirlerime hakim olamayınca haksız duruma düştüğümü belirtmek istiyorum. Hatamın farkındayım. Dedim ya, eleştirildiğim zaman belki o an itiraz edebilirim. Insanız sonuçta, iyi yonlerimiz söylendiğinde seviniriz ama yanlışımızı kabul etmek istemez, hep bahane ararız. Ancak ben o an bahane arasam bile yanlız kalınca kendi kendime eleştirimi yapar, kendime kızar ve yanlışımı düzeltmeye çalışırım. Çünkü sözden çok hareketlerimle birşeyleri göstermenin daha etkili olduğuna inanırım.

Ancak şu da var ki; insanların sabır seviyeleri farklıdır. Birisi yıllarca sabır eder, birisi 1 saat. Ben bu konuda çok sabırlı olduğumu söyleyemem ve bazen olmadık anda ani çıkışlar yapabilirim. Özellikle birşeyle uğraşırken karşıma geçilip bana soru sorulması, birşeyler analtılması ve benden cevap beklenmesi bu ani çıkışlarımı tetikliyor! Bu bir özür değil biliyorum. Fakat mükemmel değiliz ki herşeyimiz çok doğru ve düzgün olsun!

Aslında artık sinirlenmelerimin çoğu yapılan haksızlıklar yüzünden. Birilerinin kendisini akıllı sanması ve sizi salak yerine koyması yüzünden. İşte bu tür haksızlıklar gördümmü (haksızlık bana olmasa bile) çok sinirleniyorum. Palyancom son zamanlarda trafikte diğer şoförlere kızmama kızıyor. Gürcistan'da trafik -çok araba olmamasına rağmen- berbat! Kurallar var ama uyan yok! Ha, ışıkta duruyorlar ama bir bakıyorsunuz birisi, geliş yolundan gaza basmış geliyor (karşı tarafta ışıkta bekliyor ya bu arada) pat önünüze geçiyor! O akıllı ya! Trafikte beklemeye hiç tahammuleri yok! Yollar arasında şehir içinde ve dışında herhangi bir teratuar yok! Ayrım sadece çizgiler ile yapılmış. Bu yuzden hiç beklemediğiniz anda geliş yolu tıkanık olduğu için sizin gidiş yolunuzdan birisinin geldiğini görebilirsiniz. Adam birde size kızıyor neden yol vermiyorsunuz diye! Bir defa boyle bir olay virajda başıma geldi de son anda kurtardım. Ah o zaman işim olmayacaktı, dönüp bizim hayatımızı riske sokan o adamı bulup ağzını burnunu kırmak vardı ya! İşte sinir anı bu oluyor :) Birilerine bazen sözlü uyarı birşey ifade etmiyor. O adama haddini bildirmezseniz o adam aynı hareketi marifetmiş gibi yapmaya devam eder. Birileri de karşısında süklüm püklüm durur laf bile diyemez! Ben duramıyorum, durmak istemiyorum!

Ataturk Havalimanında sigara içmek her kapalı alanda olduğu gibi yasak. En son 480 ytl gibi bir de cezası vardı. Birgun bagaj alım salonunda gezerken birisinin sigara içtiğini gördüm. Kendisini uyardığımda bana "gümrük müdürüyüm" dedi ve içmeye devam etti. O'nun benden farkı ne? Bu ülkenin kuralları ona ayrı bana ayrı mı? O salonda o sigarasını içerken ben nasıl olurda bir yolcuya sigara içmeyin diyebilirim ki! Zihniyet değişecek önce! Kuralları uygulatanlar kurallara uyacak ki, uygulatabilsin. Maalesef devlet biriminde çalışan pekçok kişi kendilerine verilmiş yetkileri kanundan çok kendileri için uyguluyorlar.

Konuyu sinirden açık ama nerelere geldi. Yazarken de sinirlenip kaptırmışım kendimi :) Ama geçen günkü olaydan birkez daha ders aldım. Bundan sonra önemli olan bunu uygulamada başarabilirmek. Bunu da yapacağım. Çünkü çok sevdiğim bir eşim ve inşallah yakında aramıza katılacak olan ZUZU var :) Onlar için daha sakin ve serin kanlı davranmam gerektiğinin bilincindeyim. Ama haksızlıklara karşı tepkisiz kalacak değilim. Sadece tepkim bana ve etrafımdakilere zarar verecek kadar sert olmayacak :)
posted by ANDY at 10:44:00 AM 11 comments

Saturday, July 07, 2007

Müzik...

Çocukluk dönemimden başlayarak yaşantımın değişik dönemlerinde dinlediğim müzik tarzlarını / gruplarını ve şarkıcılarını yazmayı daha önce planlamıştım ama geçenlerde sobelenen Fikriminicegülü konuyu yazınca, çalmış gibi olmamak için biraz bekledim :)

İlkokul dönemlerinde Sezen Aksu, MFÖ ve Barış Manço vardı. Halen de varlar! Nerdeyse her şarkıları halen dillerde. İlkokul demişken, 80 yılların başlarını hatırlayanlar bilir; tek kanallı tv yanında bugunde vazgeçilmezler arasında olan radyo vardı. O zamanlar sadece TRT radyosu ve Polis Radyosu yayın yapardı. Bugun gibi kanal düğmesini her oynattığında bir kanal çıkmazdı :) Pazar sabahları trt radyosunun Ankara ve Istanbul bazen de Izmir studyolarından sunulan eğlence programı ve gene o gunlerin vazgeçilmezi olan arkası yarın skeçleri vardı :) Oynanan hikayenin sahnesini kurmak artık sizin hayal gücünüze kalmıştı. Ayrıca okula gidenler için sabah saat 10:00 ve öğleden sonra 15:00'te çocuk saati vardı :) Bu başka bir yazının konusu olsun, biz gene müziğe dönelim.

Annem Türk Sanat Müziği sevdiği için hayatımın her döneminde TSM'ye karşı ilgim ve sevgim olmuştur. O eski dönemlerde yazılan şarkıların her notasında her kelimesinde ayrı bir anlam var. Ortaokula geldiğimizde o yıllara ait furya taverna müziğiydi. Bizde aldık tabiki nasibimizi :) Arif Susam, Ümit Besen vs. Bu iki döneme ait yabancı şarkıcılar ise Madonna, o zamanlar siyah olan Michael Jackson, Eurpoe ve Jon Bon Jovi. O yıllarda ne bugunkü gibi radyo yayını yapan kuruluşlar ne bir sürü müzik kanalı yoktu. Biz yabancı müzikteki gelişmeleri Okan Karacan'ın sunduğu Number 1 isimli tv programından takip ederdik. Adam şimdi tv kanalı sahibi oldu, yürüdü gitti, biz hala dinliyoruz :)

Bu arada yukarıdaki yabancı şarkıcı ve gurplar arasına A-HA ve Duran Duran ve Pet Shop Boys'u eklememek bu gruplara buyuk haksızlık olur :) Özellikle kızların oda duvarlarını A-HA'nın posterleri kaplardı. Erkeklerinki tahmin edebilirsiniz sanırım Samantha Fox ve Sabrina :):):)

Lise yıllarımda yabancı müzik daha fazla yer aldı hayatımda. Gerçi okulla yapılan gezilerde nedense hep arabeks şarkılar dinlenirdi! Herkes hayatından bezmiş gibi sigara içer ve "off bu hayat yaşanmaz" tarzından tripler atarlardı. Sanki çok dertleri varmış gibi :) Sanırım lise yılları trip yılları olsa gerek :):):) Hatta o yıllarda tv'de arabeks yasaktı da bir şarkı tv için özel bestelenip ilk defa tv'de yayınlanmıştı. Sözlerini yazıyorum hemen hatırlayacaksınız :)

Kıskanmak aşkın kanununda var (Buradaki "var" biraz uzatılarak söylenir)
Henuz 3 yaşında bir kardeşim var
Seni O'ndan bile kıskanıyorum, kıskanıyorum :):)

Ne söylerdik bu şarkıyı ilk çıktığında :):)

Lise son sınıfta ise (Istanbul'da oturanlar bilir) tam bir Airport ve Discorium salgını vardı bizlerde :) Yaş daha gece gitmeye tutmadığı için c.tesi pazar gunleri saat 13:00 - 17:00 arası açık olur ve içki satışı olmazdı. Saatlarce deli gibi rap yapardık :):)

Gene lise çaqğlarında Evil Dead (death metal dinlediği için ona boyle sesleniyorduk) arkadaşım sayesinde rock ve metal müzik ile tanıştım. Universite hayatım boyunca tarzımı belirleyecek bu müzikle ilk tanışmam bu tarzın sert gruplarından Manowar ile olmuştu. Sonrasında Anthrax, Slayer, Sodom, Metalica ve Iron Madien.
Universiteye başlayınca artık tamamen rock'çu olmuştum :) Saçlar omuzlarda, kulakta küpe ve her zaman temiz ama biraz pasaklı giyinmeye başlamış ve tabiki aileden tepki de almaya başlamıştım. Ancak bu sürenin gelip geçiçi olduğunu zaten üniversite bitipte iş hayatına başlayınca bunların söz konusu olamayacağını maalesef bir turlu anlatamadım. Allah'tan bana destek olanlar da vardıda bu tepkilerle boğuşabildim :)

Sene 93, iki tane final olmasına rağmen hayatımın en önemli konseri için Istanbul'a geldim. Ben ve Evil Dead İnönü stadyumunda, saha içinde en önde METALICA'yı izleme, onlarla pogo ve headbang yapma zevkine, şerefine nail olmuştuk. Mühtiş bir 3 saat geçirdik. Daha sonra sene 99 askerliğimin bitmesine 28 gün varken ben gene Istanbul' a gelip bu sefer Haywan adam, Evil Dead ve Kuzen Burak Kut ile Ali Sami Yen stadında izleme şerefine nail olduk METALICA'yı :) İlk konser muthişken bu ikinci konser pek tad vermedi bize. Gerek seyirci profili gerekse alt grupların dandikliği bizi hayal kırıklığına uğratmıştı. 93'te harika bir atmosfer ve seyirci varken 99'da rezillik diz boyuydu!

Şimdilerde yeni gruplar bana o eskilerin yaşattığı müzik doyumunu, zevkini ve ruhunu yaşatmıyorlar. Nerde o Deep Purple, Pink Floyd, Eloy, Guns N' Roses, The Doors, Freddie Mercury, White Lion, Nirvana, Iron Madien, ACDC, Megadeth, Slayer, Manowar, Led Zeppelin, Aerosmith, U2, The Cranberries...

Bu arada birşeyi unutmadan belirtmek istiyorum. "Şu müziği ya da bu müziği kesinlikle dinlemem" diyenlerden değilim. Kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinlerim. Rock'tan Türküye, Türk Sanat Müziğinden Disko'ya, arabekstan, klasik müzüğe kadar. Müzik zaten insanları kaynaştıran, birleştiren bir olgu değil midir?

Ancak! Ancak ben 60, 70 ve 80'li yılların müziklerini başka bir seviyorum. Her biri hala dinlenen ve unutulmayan binlerce şarkı var. Günümüz şarkıları gibi sezonluk olmaktan öteye geçip klasikleşmiş şarkılar halen radyolarda çalmakta, halen cover edilip disco versionları ile dans edilmektedir.

Müzik, bir insanın hayat felsefesini ve hayata bakış açısını etkileyen, giyinmine, konuşmasına, hareket tarzına etki eden bir olgudur benim için. Geri dönüpte eski yıllara bakınca bu daha bir net görüyorum.
posted by ANDY at 1:11:00 PM 2 comments

Tuesday, July 03, 2007

Sevgiliye....

Şarkıdaki gibi bir sonbahar günüydü başımı göğsüne yasladığım zaman. Her taraf sararmıştı ama bizim aşkımız yeşeriyordu. Bir masal gibi başlamıştı ama artı gerçekti. Kaçamamıştık birbirimizden. Gözlerimiz hep birbirimizi aradı. Her bulduğunda ayıramadık. Ellerimiz kenetlendi ve MyMoon'da bakarken gözlerinin içine "ne kadar geç kaldığımı ama hiçbir zaman geç olmadığını" anladım.

Sen hayatıma girdiğin gün herşey değişti ve hayat hep bildiğim ama yaşayamadığım o anlamını buldu.
posted by ANDY at 4:02:00 PM 4 comments