YAŞAMA DAİR HERŞEY

Friday, June 29, 2007

Hoşçakalın...

Ve sonunda gittier :( Hem seviniyorum, hem de içim buruk. Seviniyorum; çünkü çok sevdiğim iki insan, yeni bir proje, yeni bir ülke ve yeni deneyimler kazanacak. İçi buruk; çünkü özellikle yurt dışındaysanız sırtınızı dayayabileceğiniz sağlam dostlarınızın olması çok önemli. Ancak hayat bu, her zaman sizin istediğiniz gibi akıp gitmiyor. Nasılsa birgun biryerlerde buluşuruz gene :) Zaten İstanbul'daki evler arası araba ile 5 dk :) Yani bağırsak birbirimizi duyacağız :)

Haftasonu gene kısabir Türkiye ziyareti yaptık. Malum testler için. Ufaklık maşallah gayet iyi durumda :) 10 cm olmuş :) Bize ufak bir de gösteri yaptı ultrasonda :) Yanımızda bu sefer Cadı ve Doca ikilisi de vardı. Sanırım Doca'ya o görüntüler yermiştir. Şimdi giderek baskısını arttırır çoçuk için :) Aaa.. hadi ama cadı sende bırak artık nazlanmayı :)

Ya biz ne zaman Türkiye'ye gitsek çok yoruluyoruz. Zaten artık Türkiye'ye gitmek demek benim için alışveriş yapmak anlamını taşımaya başladı. Allah'tan bu sefer kuzenlerle bir Nevizade yaptık :) C.tesi akşamı da palyancoların köyde kaldık da biraz değişik bir şeyler yapmış olduk :)

Birde bu aralar blogları okumaya zamanım olmuyor. Merak etmeyin en kısa zamanda yorumlarımla gene aranızda olacağım :)
posted by ANDY at 9:14:00 AM 9 comments

Wednesday, June 20, 2007

Sezen Aksu

Geçen gün TRT1'de (insan bazen tek kanallı günleri özlüyor be!) Candan Erçetin'in sunduğu bir program vardı. Belli daha önce çekilmiş ve başka bir program yerine konmuş. Klasik bir TRT uygulaması :) Fakat TRT bu sefer çok iyi yapmış, çünkü konuk Sezen Aksu idi. Sezen Aksu deyince 10 dk. durmak lazım. Bende biran düşündüm. İlkokul yıllarımdan beri dinlediğim Türkiye'nin yetiştirdiği süper bir sanatçıdır benim için. Ajda Pekkan'a "super star" lakabını kim takmışsa halt etmiş!

Program hem konuk Sezen Aksu hem de sunan Candan Erçetin olduğu için tam bir müzik ziyafeti oldu bize. Birbirlerinin şarkılarına eşlik ettiler, çoşturdular, hüzünlendirdiler ve bitmesini istemediğim bir program seyrettiler.

Sonrasında müthiş gazeteci(!) Hıncal Uluç'un Sezen Aksu için yazdığı acımasız eleştiri geldi aklıma. Sezen'in bir konserinden sonraydı sanırım, yüzündeki şişiklerin (hastalağından olmasına rağmen) estetik ameliyatı yüzünden olduğunu ve Sezen'in kendisini çirkinleştirdiğine dair bir yazı yazmıştı. Muthiş(!) gazetecimiz hiç araştırmadan sormadan(Sezen Aksu ciddi bir hastalık geçirmişti ve bunun iziydi o şişlikler), yakın olduğu birisi için boyle yazmıştı. O gun kendi kendime: "Ulan Hıncal sanane! Estetik ya da başka birşey. Sen sesi dinle, şarkılardaki anlam yüklü sözleri dinle. Ne diye dış görünüşle ilgileniyorsun. Kaç tane böyle sanatçımız kaldı? Kaç tanesinin şarkıları ikinci yaza hala hatırlanıyor?" dedim.

Elimizdeki değerlerin kıymetini, onlar yaşarken bilmek en önemlisi. Ama biz illaki birilerini eleştireceğiz ya! İllaki bir hata bulacağız ya! Barış Manço öldüğü zaman bile adam hakkında ne yazılar yazıldı. Hiçbirisine itibar etmedim. Ben onu hep 7'den 77'ye programı ile bize tum dunyayı tanıtmasıyla, şarkılarıyla, verdiği harika mesajlar ile hatırlayacağım. Sezen Aksu'yu da aldığı kilolar ya da estetikleriyle değil, şarkılarıyla...

Benim için MFÖ, Sezen Aksu ve Barış Manço'nun yerleri hep başka olmuştur. İlkoklu'dayken onların şarkılarını söylerdik. Halen söylüyoruz. Ne zaman Istanbul'da yağmur yağsa MFÖ'nün şarkısı gelir aklıma. Gitarda ilk çaldığım şarkılardan bir tanesidir. Bizim için Ali Desidero vardı :) Ve Sezen'in insanı büyüleyen şarkıları...

Kalbim Ege’de Kaldı
Masum Değiliz
Vazgeçtim
Kavaklar
Firuze
Arka Sokaklar
Geri Dön
Herşeyi Yak
Kaybolan Yıllar
Sarışınım
Yalnızca sitem

Daha niceleri var ama aklıma ilk gelenler bunlar...
posted by ANDY at 5:21:00 PM 11 comments

Tuesday, June 12, 2007

Günü Birlik Türkiye :)

Haftasonu eminim herkes bir yerlere kaçıp şehrin gürültüsünden uzaklaşmak istemiştir. Kimler başardı, kimler başaramdı bilimem ama biz çok güzel bir kaçamak yaptık. Kiminle olacak gene Doca ve Cadı kişileriyle :) Onların şu yeni proje meselesi olmasaydı sanırım çok daha uzun yıllar her resimde onlar olacaktı :) Tiflis'e geldiğimizden beri çekilen 1645 resimin 1644'ünde onlar var :):):)

Gelelim kaçamağımıza. İş için Cuma akşamından Batum'a gittik. Batum Uluslararası Havalimanını bizim şirket inşaa etti ve şimdi işletecek. Bizde hem yeni terminali görmek hem de oradaki arkadaşlara yardımcı olmak için haftasonu oradaydık.


- Batum yolu -

-Batum dağları-

- Batum liman -


- Batum'da gün batımı -

-Batum Sahil -

-Batum sahilden bir başka görüntü-

Öncelikle Batum'dan biraz bahsetmek istiyorum. Bir defa Türkiye sınırına bu kadar yakın olduğunuz için içiniz kıpır kıpır oluyor :) Şirin bir karadeniz şehri. Mimarisi bizim mimariye yakın. Ne de olsa uzun bir süre Osmanlı yönetiminde kalmış. Hatta Vahdettin, Atatürk'ün başlarısız olması ve tekrar Anadolu'ya geçip yönetimi ele almak için Batum'da kalmış. Kaç kişiye sordum hangi evde kalmış diye ama bizim arkadaşlar tarihe uzak olacaklar ki hiç merak etmemişler! Batum'a yaklaşırken Karadeniz'in o muhteşem yeşilini görünce hepimiz bayıldık ama Cadı bizi Türkiye'nin karadeniz kıyılarını görmediğiniz için size buralar güzel geliyor diye uyardı ve Palyancom da onayladı. Batum şu an olmsa bile önümüzdeki 5 yıl içinde oldukça gelişecek. Çünkü yeni turistik otel inşaatı var şehrin her yerinde. Gerçi sezon kısa ama kafa dinlemek için ideal.

Pazar günü Türkiye'ye geçme planı yapıyorduk. Kahvaltıyı biraz geç yaptık ve ancak 12:00 gibi Sarp kapısına vardık. Batum'dan Sarp sınır kapısı araba ile 15 dk. İlk defa karayoluyla ülkemize giriş yapacaktık. Bize hayli ilginç geldi. Önünüzde Gürcistan sınır polisi, hemen 30 mt sonra Türk sınır polisi. Gümrük kapısında bekleyen tırlar. Gürcistan tarafından hemen çıkış yaptık ama Türkiye sınırında kalabalık vardı. Maalsef kuyrugun sonu belli değildi ve insanlar birbirne karışmış, ite kaka öne geçmeye çalışıyorlardı. Kalabalık dediğim en fazla 30 kişidir. Ancak nizam olmadığı için kısa sürecek işlemler uzuyordu. Saat 13:00 gibi Türkiye'ye giriş yaptık. Insanın kendi ğlkesinde olması kadar güzel birşey yoktur sanırım. Sınırın bir tarafında Türk evleri, karşı tarafında Gürcü evleri. En büyük farklari bizimkilerin çatısının kiremit olması, Gürcü'lerinkinin metal.


- Sarp sınır kapısı -

- tam sınırda bir Türk evi -


Hemen bir taksi bulup Hopa'ya yola çıktık. Yolda ilk farkettiğimiz çay kokusu oldu. Mest olmuş gibi etrafı ve denizi seyrederek Hopa'ya vardık. Çabuk nereye gideceğimize karar vermemiz lazımdı. Zira akşam Tiflis'e dönmemiz gerekiyordu. Tiflis - Batum araba ie 5 saat sürüyor. Trabzon ve Rize uzak olur diye Artvin'e gitmeye karar verdik. Ancak nerden bilebilirdik, Artvin'in bir dağın yamacına kurulmuş, ufacık bir şehir olduğunu :)

- Çay toplayan kadınlarımız -



- yeşil Karadeniz -


- Cankurtarandan bir manzara -

Artvin'e giderken araba kiraladık ve Karadeniz'in muhteşem güzelliğini izleyerek , Borçka'dan geçerek, Cankurtaran'a çıkarak, Çoruh nehrinin kenarından Artvin'e vardık. Nehir kenarından giderken sola Artvin şehir merkezi tabelasını takip ederek başladık tepeye tırmanmaya. Etrafta evler, dükkanlar var ama bize hiçte şehir merkezi gibi gelmedi. En sonunda baktık ki şehirden çıkıyoruz, o zaman anladık geçtiğimiz dik yolların şehir merkezi olduğunu :) İnsan öyle bir yer nasıl şehir olabilir diyor kendi kendine. Öğrendiğimize göre Hopa Artvin'den daha büyükmüş.

- Artvin -

Çoruh havasında yapılan değişiklikler ve yapılmış/yapılan 7 adet baraj yüzünden çevre biraz değişmiş. Yeni yapılan yol güzel ancak daha bitmemiş. Ayrıca oyulan dağlar yüzünden bazı yerlerde doğa çıplak kalmış. Umarım bu muhteşem görüntüler arasındaki bu zorunlu değişiklik en kısa zamanda gene yemyeşil haline bürünür.

- Hopa'da bu restoranda mutlaka balık yiyin -

Koru Otel ve restoran Artvin'de gidilebilecek en güzel mekan. Ufak bir otel. Sanırım 2 yıldızlı ama yeri çok güzel, insanlar sevecen ve Artvin'i çok net görebileceğiniz bir yerde. Saç kavurması muhteşemdi. Gidersein mutlaka uğrayın derim.


- Artvin Koru Otel -

Dönüş yolunda içimiz burkuldu. Ayaklarımız Gürcistan tarafına gitmemek için geri geri gidiyordu. Sanırım bu haftasonu en mutlu, en çok eğlenen kişiler bizdik. Günübirlik yurdumuzdaydık :) En kısa zamanda bu sefer Rize ve Trabzon'a gitmek için planlara başladık bile :)

Not: Resimleri Cadı kişisi evde bıraktığı için ancak yarın ekleyebileceğim. Mutlaka Cadı'yı ve Palyanco'yu da ziyaret edin. Bu muhteşem güzellikleri birde onlardan okuyun. Eminim değişik resmiler olacaktır.

posted by ANDY at 5:57:00 PM 13 comments